Nesin Matematik Köyü İzlenimleri


Fizik Öğrencisinden Nesin Matematik Köyü İzlenimleri


   Güzel ve meraklı bir yolun sonunda Şirince Nesin Matematik Köyü’n deyim. Zaman zaman kafama takılan, bazen merak bazen de bir tutkuyla beni kendine çeken ne olduğunu tam bilmediğim bir yer. Köyün giriş kapısından adımınızı attığınız anda yolun iki yanı yüksek andız ağaçlarıyla kaplı, taştan yapılma bir yol karşılıyor. Buraya girerken Platon’un akademisine girdiğimi hissettim, hatta sırf bu yüzden gün içinde birçok kez bu yoldan geçtim. Bunu daha sonra paylaştığım diğer insanların da onaylaması ve aynı şeyleri hissettiklerini söylemesi sanırım beni fazla romantik olarak ifade etmemeye yeter.

     Köy’e böylece girmiş oldum ve doğruca Bol Kepçe Lokantası’na gittim. İnsanların fazlasıyla mutlu göründüğü, son zamanlarda gördüğüm tek yerdi burası! Masada kaydımı yaptırıp koğuşa doğru yol aldım. İçeride beni doktora, yüksek lisans ve lisans öğrencileri karşıladı. Böyle karma bir ortamda çoklu kalmanın insanlar için her zaman farklı yönelim ve tecrübe yarattığını düşünürüm. Çok geçmeden buraya gelen herkesin iletişime fazlasıyla açık olduğunu anladım, ne de olsa tatilini burada matematik yaparak geçirmek isteyen insanlar farklı olmalıydı ama tabi ki buna güvenmiyordum, kültürü hastalıklı bir toplumun çocuklarıyız ne de olsa… Akşam yemeğine beraber çıkıp güzel yemekleri yedikten sonra kütüphaneye (ki kelimenin tam anlamıyla öyle) gittim, görev grupları ve ders saatleri belirlendi. Derslerimi Robert Langlands sınıfında alacaktım, güzel sevimli bir yerdi. Görev gruplarının işleri başta temizlik (tuvalet dahil), su sebillerinin kontrolü, öğle ve akşam yemeklerine yardım, mıntıka temizliği vb. tam 14 görevden oluşuyordu ve her görev grubu sorumluluğunu yapıyordu böylece. Ayrıca bu görev grubunda güzel insanlarla tanışma fırsatını da geri çevirmemek size çok şey katabilir.  Bu görevlerin benim için şöyle bir özelliği var; her sosyo-ekonomik çevreden kişileri eşit kılması ve derslerin değerini artırması. Burası günümüz sınırları içinde paranın üstünlük sağlamadığı benim gördüğüm tek yer, kimsenin para yüzünden reddedilmesi söz konusu bile değil ve bunu destekleyen görevler komünal hayatın irdelenmesi, insanların derslere odaklanması ve gününü planlamada önemli bir rol oynarken aynı zamanda da onları sosyal çevreye ve işlere adapte eden bir süreç aslında. Bu görev gruplarını çalışırken izlerseniz çok komik görüntüler görebilirsiniz. Mesela daha önce hiç paspas yapmamış ya da çöp kovası değiştirmemiş kişilere rastlamak sizi oldukça eğlendirebilir.

     Arkadaşlık ise olmazsa olmaz, en umutsuz ve imkansız kişiler bile ( ki tam olarak da ben buyum) kafalarına göre birilerini bulabilir. Ben buldum ve şanslı değil fazlaca şanslı olduğumu açıkça dile getirebilirim. Köyde genelde insanlar arasında felsefe, matematik, psikoloji, sosyoloji, tarih ve fiziğin konuşulduğunu görebilmek gerçekten biraz da olsa umut veriyor bana. Niteliğin burada önemli değil , “çok” önemli olduğu bir gerçek, fakat yine de kırıntı dahi olsa bu konulardan bir şeylerin kulağınıza iliştiğini görmek gülümsemenize yeterli.

     Dersler sabah 09:00 ‘ da başlar. (Tabi ki her ders değil) sabah kahvaltısı ise 08:00’ de ve gerçekten bu kahvaltı sizi kendine hayran bırakabilir. Bu ziyafetin ardından derse girmek fazlasıyla mutluluk verici. Dersler genelde sabahtan en az iki saat olur fakat benim dört saatti ve çıktığımda direkt öğle yemeğine koşuyordum, yemek 12-13:00 arasıdır fakat yemek saatleri dışında acıkan herkes fazlasıyla yemek bulabilir. 13:00 ‘dan sonra genel olarak grupların görevleri başlar, bunları yerine getirmek için grup sorumlularıyla beraber belirlenen yerde buluşulur. Bir koordinasyon çerçevesinde hareket edilir. (Aslında günümüz popüler şirket yaşantısının getirdiği angarya çalışmaya “ ekip ruhu- çalışması” adını vererek insanları gazlamak içi defalarca seminerle anlatmaya çalışan şirketlerin yaptığı aptallığı görmenin tam vaktidir . çünkü gençlik ve çocukluk evresinde sokakta arkadaşlarıyla oynamamış nesille beraber geldi tüm bunlar ! - kapitalizmin yeni yönetme güdüleri tabi ki büyük rol oynadı - bu görev grupları tam da sokakta oyun oynamak gibidir. İnsanı çocuk yapar. )

     Gün bunun dışında serbesttir. Genellikle dersler hakkında konuşma ve eğlenceyle geçer, kimisi Köyün kulesinden etrafı izler kimisi yeni yerler keşfeder. Ben hepsini yapanlardanım, ek olarak insanları gözlemek ayrı bir zevkimdir. Burada müthiş insanlar görebiliyorsunuz bu sizi sevindirebiliyor fakat hastalıklı kültürün kalıntıları elbette buraya da insanlar vasıtasıyla taşınabiliyor. Bu kesinlikle motivasyonunuzu kırmamalı çünkü bilimle uğraşan birinin tek sermayesidir motivasyonu…

     Akşam kütüphanede bulduğum kitaplara ( sadece teorik kitaplar; felsefe, matematik, psikoloji vb) dalmışken, Ali Nesin’in içeride dersi vardı ve kitabımı okurken bir yandan da yukarıdan derse kulak kesildim; olaylar şöyle gelişti:

-Anladınız mı ?
+Hayır
-Anlamadınız çünkü düşünmediniz , düşünmüyorsunuz.
Bir süre sessizlikten sonra Ali Hoca tekrar:
-Şimdi düşünmezseniz bir daha ne zaman düşüneceksiniz? Bakın! Ben yazıyor muyum?
+Eveeeeet ( büyük ve uzunca bir şekilde)
-Güzel yazıyor muyum?
+Eveeeet ( yine aynısı )
-El yazım güzel mi?
+Eveeet (Bunlar üniversite öğrencisi ! )
-Peki bu yazı yıllarca yazmış birinin yazısı mı?
+Eveeet ( tüm sorular bol evet ile cevaplandı.)
-Öyleyse siz de yazın! Sürekli yazın, güzel yazın. Matematikte formüller var diye cümlelere dökmekten korkmayın! Kendi başınıza kalınca bile yazın!  Yazın, yazmak kendini, düşünceni sınamaktır, hadi yazın bakalım! diye bağırdı.

 Tüm sınıf büyülenmiş, fazlasıyla motive olmuş ve inanmış bir şekilde defterlere ve düşüncelere gömüldüler. Bu eğitim sistemimizin eksikliğini ve yetiştirdiği insan tipinin aslında nasıl yetiştirilmesi gerektiğinin kısa bir özetiydi. Ders niteliğinde bir anı…


   Ve devam etmek gerekirse burada bir matematik öğrencisinin (kızlar konusunda kötü olduğuna bahse varım.) matematiğin güzelliğini bir kıza anlatarak onu etkilediğini gördüm. Bilim, insanların ufkunu zaman ve boyutların üzerine taşıyacak (taşımalı),  bizlere yeni ve daha farklı bir yürek inşa etme seçeneği sunacak( sunmalı !). Bu olay tüm bunların gerçekleşmesinin çok da zor olmayacağının kavranması için hoş ve herkese hitap edebilecek bir örnektir diye düşünüyorum. Matematik çalışırken gülüp, eğlenen insanlar… Sizce de çok korkutucu değil mi ? Hepimiz taşısaydık o korkutuculuğu, o zaman hiçbirimizi avlayamazlardı…



  Genelde tanıştığım insanlar hayatlarının bir bölümünde matematikten nefret etmiş veya sonradan gerçek güzelliğini görüp matematik okumaya (veya temel bilimler) karar vermiş (bir kısmı mühendislik, hukuk, tıp vb. bölümleri yarıda bırakmış) bilinçli ve pırıl pırıl insanlardan oluşuyordu. Tabii ki hiç görmek istemediğim yüzlercesi de oradaydı. Zaten Köyün amacı o pırıl pırıl gençler. O yüzden bazı göreceğiniz olayları aldırmadan geçmeli ve Köyün güzelliğini yaşamalısınız. Düşünüp sorgulayabilen insanların bir süre matematiğe olan önyargılarını kırmak için çok güzel bir fırsat olarak görüyorum burayı. Çünkü burada konular basite indirgenmez. (Zaten bir şeyi olduğundan basite indirgemek onu tikelliğinden çıkarmaktan başta bir şey de değildir.) Hatta oldukça derine ve düşündürücü noktaya getirilir. Köyün asıl amacının bu olduğu kanısındayım, kütüphanedeki terse doğru dönen duvar saati, mesela ‘’Ne var ne yok?’’ isimli yol bunlara en güzel örnektir. (Ve köyün tüm trajedisi de o yoldur.) Tüm bunlar öylesine değil, insanlar hayatlarında en azından bir kez dahi olsa tersten ve farklı düşünmeyi görsünler, beyinlerine bunu kazısınlar diye yapılmış şeylerdir. Ali Nesin ise tüm bu olanların içinde, burada sahile vuran deniz yıldızlarını yorulmadan tek tek toplayıp denize atan bir “deli”dir. Ama ne güzel bir deli! Düşünen, sorgulayan ve üreten(doğru) insanların  var olacağı nice köyler görmek ümidiyle…

Yazan: Doya Şahin 


Yorumlar

  1. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Gerçek bir fizikçiden gerçek bir yazı...

    YanıtlaSil
  3. Anne -babalardan çocuklarına kalan somut varlıklar , aktarılan soyut değerlerin benimsenmesi karşısında , anlam ve güzellik buluyor / büyüyor / yaşıyor ... Alanlarında bu yolun yolcuları olan Nesinler için , bu eşgüdüme ve eşdeğere katkılarına izleyici / destekleyici / katılımcı olmak da bizlere ayrı bir mutluluk katıyor... Güzel insanlara selam ile... Erdin Tuğ

    YanıtlaSil

Yorum Gönder