Lucretius - Evrenin Yapısı

MÖ. 95-55(50) yıllarında yaşamış Lucretius'un, 'her şeyin açıklaması' diyebileceğimiz altı bölümlük olağanüstü kitabından alıntılar. Çoğunlukla evren, atom ve bağnazlıkla ilgili  yazılarını seçtim.  Düz yazı şiir tarzında bir eser, bazı bölümleri düz yazıya çevirerek paylaştım. İki bin yıl öncesine dönüyoruz, iyi uçuşlar.



 Göz göre göre sürünürken insan yaşamı
 ezici ağırlığı altında batıl inançların,
asık suratlı bağnazlık, göğün
dört bir yanından kuşatmışken ölümlüleri,
ilk bir Yunanlı dirençle kafa tuttu,
ilk o dimdik durdu ve meydan okudu,
Ne şimşek yıldırdı onu, ne tanrı efsaneleri,
Ne göğün homurdanan öfkesi; hatta tam tersi
Mertliği pekişti bu engellerle ve o, ilk kez o
Açmayı diledi doğa kapılarına vurulmuş kilidi.

Ve utku, güçlü ruhunun oldu sonunda.
 Aştı ötelere doğru dünyanın alevli surlarını,
Ruhunda bütün bir sonsuzluğu dolaştı
Ve utkuyla döndüğünde, neyin oluşabileceğini
Anlattı bize, neyin doğamayacağını; her gücün
bir sınırı olduğunu, geçilmez bir kalesi.
Böylece tepelendi bağnazlık, alındı ayak altına.
Bizse utkuyla yükseldik göklere böylece.

İlkemiz şu olacak konuya girerken:
Hiçten, hiçbir şey yaratılamaz tanrısal güçle.
Ölümlülerin bunca korkuya kapılmaları,
yerde ve gökte tanık oldukları olaylara
Gözle görülür bir neden bulamamalarındandır.
Kolaydır tanrının istemiyle açıklamak bunları.
Hiçten, bir şey yaratılamayacağını kavrayınca
Daha açık seçik göreceğiz önümüzdeki yolu;
Tanrının eli olmadan varlıkların
nasıl oluştuğunu ve var olduğunu.


İkinci ilke: kurucu atomlarına ayırır bileşikleri doğa ve hiçbir şeyi indirgemez hiçliğe.

Yani hiçbir varlık hiçliğe dönüşemez, 
kendini oluşturan öğelere ayrışır yalnızca.



Doğa iki öğeden oluşur; kendi başına var olan gövdelerden ve bu gövdelerin yerleştiği, içinde değişik yönlerde devindikleri boşluktan. 

Olmasaydı uzay dediğimiz ara ve alan
yerleşemezdi hiçbir yere bu gövdeler
ve hiçbir yöne kıpırdayamazlardı.

Gövdenin ve boşluğun dışında, hiçbir şey var olamaz doğada.


 Varlık, etki ve tepki gösteremez gövde yoksa,
Boşluk dışında da hiçbir şey barınak sunamaz.
Demek madde ve boşluktan başka üçüncü bir töz
-duyularımızla algılayabileceğimiz- yok doğada
 ve kavrayabileceğimiz, usumuzu çalıştırsak da.
 Doğada varolan bütün varlıklarda
Bulacaksın bu iki tözün özelliklerini mutlaka
yada onlara özgü geçici belirtileri.
Özellik ayrılamaz varlık yitip gitmeden;
Ağırlık nasıl özelliğiyse kayanın, ısı ateşin,
Akışkanlık suyun, gövdenin dokunulabilirlik
ve dokunulamazlık boşluğun.
Oysa tutsaklıkla özgürlük, yoksullukla zenginlik,
 savaşla barış gibi, 
varlıkların özüne değmeyen şeylere
geçici belirtiler diyoruz.

bunun gibi
Zaman da var değildir kendi başına
gövdelerin varlığından doğar kavramı.
Olmuş olanın, oluşanın ve olacak olanın.
Demek kimse algılayamaz zamanı, varlıkların
Devinimden ve durağanlığından ayrı tutunca.


 Hiçbir bitimi yoktur evrenin evet, olsaydı
bir sınırı olması gerekirdi bir yerde.
Ama bir şeyin nasıl sınırı olabilir
dışında onun sınırlandıran başka bir şey yoksa,
gözün takılıp ötesine geçemeyeceği bir nokta?
Evrenin dışında bir şey olamayacağına göre
Ne sınırı vardır demek, ne de sonu ve ölçüsü,
Neresinde durursan dur, neresinde alırsan 
al konumunu evrenin, bak o
dört yanında uzanacaktır sınır tanımadan.

 Bir an sınırlandırıldığını düşün uzayın,
uç sınıra çıksın biri, bir mızrak fırlatsın,
Olanca güçle fırlatılan bu mızrak
sence nişanlandığı yere doğru mu gider mutlak?
Yoksa bir şey çıkıp karşısına durdurur mu onu?
Birini benimsemelisin mutlaka bu iki seçimden
Aynı kaçınılmaz sonuca varacaksın ikisinde de
İkisinde de diyeceksin ki, evet sonsuzmuş evren:
İster hızını kesen bir engel çıksın karşısına
mızrağın sınır çizgisinde, İster aşsın engeli,
Değil mi ki yola çıkmamıştır o çizgiden?
Kanıtımı açayım biraz daha:
Nereye koyarsan koy uç sınırı, sana soracağım
Soru şu: ''Peki aslında ne oluyor mızrağa?''
Hiçbir sınır çakılı değildir
Sonuçtan kaçma önlenmiştir zaten
Kaçışın sonsuz olanağıyla.

Maddenin atomlarını durabilir sanıyorsan,
durarak yeni devinimler yarattıklarını nesnelerde,
Uzaklaşırsın doğrudan. Atomlar özgürce
 devindiklerinden boşlukta, ya kendi ağırlıkları
ya da vurması sonucu başka bir atomun
Sürdürülmelidir devinimleri. Sık sık olur:
Çarpışırlar, sıçrarlar karşıt yönlere;
katılıkları, somlukları sonucu. Ve artlarında
önleyici hiçbir engel olmadığından.

 unutma ki dipsizdir evren
yoksundur atomların durup dinleneceği bir yerden.
 Bu koşu boyunca durup dinlendiklerini sanırsan atomların, aldanırsın. 
Durmadan değişen bir devinim içindedirler.

Güneş ışınları girip yapıya
kuytulara vurunca ne çarpar gözümüze?
Işık demeti içinde yüzlerce tozan
Yüzlerce kaynaşma türü içindedir.
Bitmeyecek bir savaşa girmişçesine saf saf
Başlarlar çatışmaya, bir an duraksamadan
Kah birleşerek, kah çözülerek öne atılırlar.
Atomların o bitimsiz boşlukta nasıl dönenip
çarpıştıklarını kavrayabiliriz bundan.
ÇOĞU KEZ YARARI VARDIR KÜÇÜK ÖRNEKLERİN
BÜYÜK GERÇEKLERİN KAVRANMASINDA.

Atomlardan habersiz olsaydım bile, göksel olaylara dayanarak ve başka kanıtlarla
gösterebilirdim, evrenin bizler için tanrısal bir güç eliyle yaratılmadığını.

Yorumlar

Yorum Gönder