Yokoluş İsyanı - İklim ve Anlam Krizi

  • 6. kitlesel yokoluş sürecine girdiğimizi ilk kez okuduğumda sene 2015'ti. Ve aklımda kalan en çarpıcı bölüm; şu anki yokoluş oranları devam ederse, insansoyu 3 nesil sonra biyoçeşitlilikten yararalanamayacak, kısmıydı.
  • 2007'deki iklim değişikliği panelinde co2 seviyesinin 400 ppm'in altında tutulması gerektiği belirtilmiş, kritik eşiğe gelmemek içinse 350 ppm hedef olarak koyulmuştu. Ne ki 2013'te 400 ppm'e ulaşıldı.2018 mart ayında 409 olan seviye, 2019 martta 411 olarak kaydedildi. (Bu seviye sanayileşme öncesinde 280 ppm düzeyindeydi ve gezegen 800 bin yıl 300 ppm seviyesini hiç görmemişti.) 
  • Küresel ısınmanın tarihsel artışını gösteren bir video. (Aşırı üretim ve akabinde gelen tüketim toplumunun tarihsel gelişimiyle, küresel ısınmanın üstel biçimde şiddetlendiği tarihler son derece paralel.)
  • 2018'den bir haber: Kanada'da aşırı sıcaklardan ölenlerin sayısı 70'e yükseldi.  (11 Temmuz)
  • 2019 Mart: Dünya Meteoroloji Örgütü'nün "Küresel İklim Durumu Raporu" = 2018'de olumsuz hava koşullarının sebep olduğu afetler neticesinde 35 milyon kişi sellerden, 9 milyon kişi kuraklıktan etkilendi. Avrupa, ABD ve Japonya'da sıcak hava dalgası ve orman yangınları sebebiyle 1600'den fazla ölüm yaşandı. 
  • Notre Dame Katedrali yangını sonrası 750 milyon euro bağış toplandı. Niçin; insanlığın ortak mirası olduğundan. Güzel. Ancak ortada bir samimiyetsizlik var. İnsanlığın, dünya'dan daha mühim bir ortaklığı olabilir mi? Olamaz. Öyleyse dünya'daki yangın karşısında aynı birliktelik neden gösterilmiyor?
  •  
  • Yazıma başlamadan önce; gerçek zamanlı dünya istatistiklerini sunan worldometers sitesini de paylaşayım. Dünya nüfusundaki artış, yok olan ormanlar, karbon emisyonu, su tüketimi, endüstriyel zararlı atık, obez ve aç insan sayısı  vb. gibi "rahatsız edici" verileri anlık sunuyorlar.




Türümüz 45 bin yıl kadar önce Afrika-Asya bölgesinden çıktı ve Avustralya'ya göç etti. Şüphesiz oraların en sağlam canlısı Diprotodonlar'dı; 1,5 milyon yıl önce ortaya çıkmış, 10 buzul çağı atlatmış bir tür... Ancak ne tesadüftür, 45 bin yıl önce ortadan kayboldular. Sadece onlar değil, Avustralya'daki canlı popülasyonunun %90'ı da aynı kaderi paylaştı. Böylece türümüzün yok edicilik hikayesi başlamış oldu.

Şimdi filmi hızlandıralım.

Kapitalizm; "ihtiyaç kadar üret" dönemini geride bırakıp "üretebildiğin kadar çok üret" dönemine girdiğinde ok yaydan çıktı. Akabinde yeni toplumsal şiar, "ihtiyaç için değil, zevk için tüket" oldu. (Bu süreçte entelektüel de tarihe karışmış, yerine küçük bir alanda kusursuzlaşan "uzman" geçmeye başlamıştı.) İnsanı doğadan ve kendinden yabancılaştıran temel faktör emek-sermaye çelişkisiyken, artık buna tüketim çılgınlığı ve medya da eklenmişti. Globalleşme ve sosyal medyayla birlikte, gösteri toplumu doruğa ulaştı ve yabancılaşma faktörleri daha da arttı.

Günümüzde insan, kendi bedenine bile yabancılaşmış durumda. İnsanın gölgesi, beden muamelesi görüyor. Dünya koskocaman bir pazar ve tüm şehirler avm; yürüyen bedenler ve onların sanal yansımaları da yaşayan birer reklam. Yapmak değil, göstermek daha mühim artık. Öz yerine biçim, karakter gelişimi yerine esneklik, gerçek duygular yerine anlık duygular geçti. Sorun artık kültür sorunu boyutuna taşınmıştır.

İklim kriziyle paralel olarak, anlam krizi de yaşıyoruz. Bu elbette tesadüf değil. Hatta şu aşikar ki; iklim krizini onulmaz boyutlara getiren, anlam krizidir. Büyük biraderlere sistem üzerinden yüklenirken, kanser hücresine dönüştüğünü fark edemeyen topluma da anlam üzerinden yüklenmek bir görevdir. Sorumluluğu tepelere yığarak kendimizi sıyıramayız, toplum bitkisel hayattaki savunmasız ve günahsız bir beden değil. (Ne de olsa biz de benzer koşullarda yaşamaktayken bu cümleleri kurabilmekteyiz.) Topluma bu sorumluluğu yüklemek durumundayız:

"Dünyayı biz bu hale getirdik, şimdi onarma sorumluluğu da bizim. Aynı hataları bir daha yapmamaya karar verdiysek, utancımız, cehaletimiz ve korkaklığımızla yüzleştiysek; büyük biraderlerin karşısına dikilme zamanımız gelmiş demektir."

Anlama ihtiyacımız var. Yeni bir isyan modeline ve ütopyaya ihtiyacımız var. Bugün anlam, var olmanın ta kendisidir. Çünkü varoluş tehdit altında. O tehdit altındaysa, geri kalan hiçbir "anlam"ın değeri yok. İnsansoyu Diprotodonlar'ı yok ettiğinden bu yana çok fazla şeyi yok etti, bugünse elinde hiçbir şey kalmamak üzere. Sıra dünya'ya geliyor. Bugün tüm diğer çelişkileri ikinci plana atıp, gezegenin kurtuluşu için harekete geçmek zorundayız. Evimizi kurtarmayı başarırsak tüm ikincil çelişkilerin üstesinden de gelebiliriz, hem de eskisinden daha güçlenmiş bir halde. Başta iktidar olmak üzere tüm partilerin ve şirketlerin karşısına dikilmeli, iklim krizi için harekete geçirmeye zorlamalıyız. Sermayeye uşaklık eden bilimcileri, Sagan gibi bir bilimci olmaya zorlamalıyız. Konuyu toplumun gözüne sokmalı ve harekete çağırmalıyız.

Ancak hepsinden önemlisi, önce biz bir araya gelmeli ve ivedi biçimde program belirlemeliyiz. Renkli tişörtlerle barış işareti yapmanın ötesine geçecek bir kolektife ihtiyacımız var. Gösteri'nin malzemesi olmayacak bir eylem modeline ihtiyacımız var. Mantığını ve öfkesini diri tutacak yürekli insanlara ihtiyacımız var. Artık nasıl bir baskının altında yaşadığımızı konuşmayı bırakıp, baskının altında nasıl davranacağımıza karar vermeliyiz. 

Yokoluş isyanını büyütmek için zaman daralıyor. Ya şimdi ya hiç.



Yorumlar