Toplumun İlgisine Göre Hareket Etmek

Toplumsalı protesto etmek, onu karşı'ya almak ile toplumsalın dışına çıkmak ayrı şeyler. Bu ikisinin karıştırılmasından ötürü, (ya da 'dışına çıkmak'a cesaret edememe/fikirsel olarak ulaşamama yetersizliğinden ötürü) birçok yüzeysel tutum 'derin bir hayat görüşü' olarak algılanmakta. Bu tutum öyle  özgür(!) ve uyumsuz(!) bir tutum ki; ''farklı ol.'', ''kendin ol'', ''tavrını belli et'' gibi sloganlarla sistem içerisinde kendi pazarını dahi oluşturabilmekte.

Toplumun ilgisine göre hareket etmek; sosyal medya sayesinde insanların tutumlarını daha rahat ve makro düzeylerde gözlemleyebildiğimiz için, çağımız insanlarının bir bölümünün de bu tutum içerisinde olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Bir şeye ilgi gösterirken, onunla ilgilenen insan sayısının fazla olması, o şeyden uzaklaşılmasına sebep oluyor. Sebebi: ''Ben herkesin bu denli ilgilendiği/sevdiği bir şeyle ilgilenemem, çünkü ben herkes gibi değilim, daha özel olmalıyım. Ben bu topluma/sisteme uymuyorsam, ilgi alanlarım ve estetik anlayışım da uymamalı.'' düşünceleri. Peki bu düşüncelerin anlamı ne kadar samimi? Ya da samimi demeyelim, ne kadar doğal? Bana kalırsa, kişinin kendi kendisine biçtiği ''olmam gereken'' rolüne uymak için kendisini zorlaması/yönlendirmeye çalışması gibi görünüyor. Uyumsuzluğu, en başından beri yalnızca bir kelimeden ibaret olduğundan; pratik yansıması da yalnızca biçimden ibaret oluyor. Mevzunun en can alıcı noktası ise şu: bana kalırsa kitle insanı; tüm aptallığıyla binlerce beş para etmez veya kaliteli şeye ilgi gösterirken, kendisini kitleye göre konumlandıranlardan daha özgür bir tavır sergiliyor. Bir şeye topluma göre ilgi göstermek, topluma göre konum almak ona bağımlı olmak anlamına gelir ve bu da dibine kadar toplumsalın ögelerinden biridir.

Yazıda sadece 'ilgi göstermek'ten bahsettim ancak; bunun 'hayat görüşü', 'ideolojik tutum' gibi fikirsel yansımaları da var. ''Toplumsal değerler umurumda değil, her şey bir hiç!' deyip bunu birkaç felsefi terimle adlandırmak veya kültürü değiştirebilecek argümanlara sahip olmadan aynı mevcut kültür içerisinde alternatif bir toplum modeli yaratmaya çalışmak gibi. Bunlar da çeşitli -izm'lerle karşımıza çıkıyor. Ve kişi, her şeyi bu -izm'le açıklayabileceği noktasına gelerek kendi cehaletinin bayrağını çekiyor.

Bu tutumların bir diğer sebebi de (ki sebepler arasında en nadir olanı bu sanırım); kişinin felsefe ve bilimi kavrayamaması, ilgilenmemesi, ilgilenmekten kaçınması. Çünkü felsefe ve bilimin argümanlarıyla varoluşu kavramaya gayret gösteremeyen insan, daha kolay yollara başvurmayı tercih ediyor. ''Her şeyin açıklaması bu -izm'de.'' denip konu kapanıyor ya da neo (sözde) özgürlük akımları türetiliyor. Zekasının yetersizliğiyle (ki kendi elleriyle onu yetersiz hale getirdi) yüzleşmektense, zekanın ve farklılığın alameti olarak görülen daha popüler ve kolay yollara başvuruyor ki; bu yollar genelde düşünsel bir uğraştan ziyade, basit pratiklere dayalı oluyor. Hele ki o yolların kendisine azınlık veya bağımsız isimleri takmış bir kitlesi de varsa, kişi için bir taşla iki kuş vurmak gibi oluyor.

Toplumun ilgilendiği şeylerle ilgilenmemek, zekanın alameti olarak görünen birkaç fasa fisodan biri. Evet, nitelikli bir zekanın ilgi alanları ''genellikle'' toplumla uyuşmaz. Ancak anlaşılması gereken şudur; buradaki ilk basamak zeka, 'ilgilenmemek' değil; yani zorlama değil, sürecin doğal bir sonucudur. Yoksa 'nitelikli zeka'nın formülü şu olurdu: ''toplumun sevdiği, ilgilendiği şeylerin listesini çıkarın ve onlardan uzak durun, bir süre sonra nitelikli bir zekaya sahip olacaksınız.'' Kendi aklının yetersizliğiyle yüzleşemeyen ve onu geliştirmenin yollarını aramayan kişi; yalnızca 'zeki' olmanın belirtileriyle ilgilenebilir. Yani görüntüyle, yüzeyle. (Ki nitelikli zekanın anlamını bilen insanlar, kendi yetersizlikleriyle her gün yüzleşirler ve bu durum onlar için kaçınılacak bir şey değil, zevk verici bir şeydir.)

Uzatmayalım: Toplumun kitleler halinde (nitelikli veya niteliksiz) bir şeye ilgi göstermesiyle, o şeye toplumsala göre ilgi göstermek eşit derecede sığdır. Şeyin niteliğinin ölçütü, ona yönelenlerin sayısıyla ölçülemez. Bu çağın özgürlük ve uyumsuzluk anlayışı, toplumsal ögelerle kol kola yürümektedir.

Ayrı yeten, yazının başlığına aldanıp sığ bir toplum karşıtı içerik sanarak tıklayanlar oldu. Ama 'farklı' bir şeyle karşılaştılar. Eğer samimiyseler, zaten bu yazı onları rahatsız etmemiştir; ne de olsa 'farklı' şeyler istiyorduk değil mi?

N. Toygar Ateş

Yorumlar