Duygusal Demokrasi ve Eşit Oy Hakkı

Demokrasiyi büyüten, mantıksızlıktır.
Ya da şöyle anlatalım;
Bir köprünün yapımında, mühendislik alanında uzmanlaşmış kadrolar aranır. Çünkü mantık gereği, köprünün üzerinden geçmek dışında konuyla ilgili bilgisi olmayan benim; yapımında söz sahibi olmam mümkün değil. (Eğer insanlar geçecek diye ağaçlar katledilmiyorsa.)

Bir ülkenin yönetimi, onlarca uzmanlık alanını içinde barındıran bir iş olmasına rağmen; nasıl yönetileceği hususunda danışılan kişilerden uzmanlık aranmaz. Buna gerek duyulmaz çünkü politika üreticisinin, seçmenin yerine uzmanlaştığı varsayılır. Ancak bu gerçekte böyle midir? Bugün seçim propagandalarına baktığımızda, mantıklı argümanlar duygusal argümanların çok ama çok daha gerisinde kalmakta. Öyle ki yalnızca nefret, tehdit, tapınma ve mazlumluk üzerinden konuşanlar hiçbir mantıklı cümle sarf etmeden kitleleri peşlerinde sürükleyebiliyorlar. Bunda şaşılacak bir şey yok, çünkü demokratik sistemimiz mantık üzerine değil, duygu üzerine kurulu.

Demokrasi mantık üzerine kurulu olsaydı, dar bir kesim politika üretebilir ve belli bir kesimin seçme hakkı olurdu. (Elbet nitelikli eğitimden geçmiş, kültürünü nitelikli hale getirmiş bir toplum bunu hakkıyla işletebilir.) Ancak bugün, mobil bankacılık işlemlerinden dahi habersiz milyonlarca insanın önüne, ülke ekonomisini ilgilendiren 5 yıllık iktisadi kalkınma projenizi oylamak için seçim pusulası koyabilirsiniz. Demokrasinin, "herkese eşit oy hakkı" şiarının pratiğe geçebilmesi için, kendisini mantıksız hale getirmesi şarttır. Çünkü eşit oy hakkına sahip olunması istenen kitle, mantıkla değil duyguyla hareket etmektedir. Herkes oy kullanmalı, öyleyse mantık yerine herkeste mevcut olan bir şey temel alınmalı; duygu. Mantıklı bir toplumsal kültür oluşturabilmek için uğraşacak değiliz ya!



Bugün göz önünde bulunan siyasi partiler; bir devlet kurumu ya da holding benzeri bir iç yapıyla işlemekte. İnsanlar oralarda davalarını pratiğe dökmek için değil, statü ve maddiyat için bulunmakta. Bu tip partilerin çoğu, mevcut sistemde "başarı" sağlamış, mecliste koltukları kapmıştır. Bir parti, siyasi davadan ne kadar uzaklaşırsa o kadar başarıya yaklaşıyor. Bu sebepten; sokaklarda -nispeten- mantıklı argümanlarla hakkını arayan bir partiye baktığımızda, başarısızlığa mahkum olduğunu görüyoruz. Çünkü mesele ortak bir dava, ülkü ya da mantık değil; ortak çıkar ve duygulardır.

Sözün özü, ülkede demokrasinin işlemediği yönünde "mantıklı" karşı çıkışlar yapanlar hem yanılmakta hem de katıldıkları oyunun kuralından habersiz davranmaktadır. Duygusal demokrasimiz son derece ileri, öyle ki, onun eliyle demokrasiyi kendi çıkarınız hale getirebileceğiniz kadar.

N. Toygar Ateş
Twitter 

Yorumlar