Alain Badiou - Gerçek Yaşam

"...düşmanların ilki, anlık yaşama, oyuna, hazza, âna, bir müzik parçasına, geçici bir aşk serüvenine, bir cigaralığa, aptalca bir oyuna duyulan tutku diye adlandırılabilecek olan şeydir. Bütün bunlar vardır elbet; Sokrates bunları inkâr etme iddiasında değildir. Fakat bütün bunlar üst üste yığıldığında, iyice abartıldığında, bu tutku günübirlik bir yaşam halini aldığında, anlık zamana bağlı bir yaşama dönüştüğünde, istikbalin görünmez olduğu ya da şu veya bu ölçüde karanlık olduğu bir yaşam halini aldığında, o zaman, bir tür nihilizmle karşılaşırsınız, hiçbir birleşik anlamı olmayan bir yaşam tarzıyla karşılaşırsınız.

Anlamlandırılamayan bir yaşamdır bu; dolayısıyla, gerçek bir yaşam gibi yaşanamaz. Bu durumda “yaşam” diye adlandırılan şey, az çok iyi, az çok kötü anlara bölünmüş bir zamandır ve sonuçta, aşağı yukarı iyi kabul edilebilir olası en fazla âna sahip olmak; işte, hayattan beklenebilecek tek şey budur.

Sonuç olarak, bu anlayış bizzat yaşam fikrini parçalar, dağıtır ve bu nedenle, bu yaşam anlayışı aynı zamanda bir ölüm anlayışıdır. Bu, Platon’un gayet açık seçik ortaya koyduğu derin bir fikirdir: Yaşam bu şekilde anlık zamana tabi olduğunda parçalanır, darmadağın olur, tanınamaz hale gelir, artık sağlam bir anlama bağlı değildir. Platon’un birçok açıdan öncelediği Freudyen dili ve psikanalizin dilini kullanırsak, bunun, yaşam dürtüsünün içinde ölüm dürtüsünün de gizlice barındığı bir anlayış olduğu söylenebilir. Bilinçdışı düzeyde, ölüm yaşamın altını oyarak, potansiyel anlamlarından yoksun bırakarak onu ele geçirir. Gençliğin iç düşmanlarının ilki budur, çünkü gençlik kaçınılmaz olarak bu tecrübeden geçer. Gençlik ânın ölümcül gücünün bu şiddetli tecrübesini yaşamak zorundadır. Felsefenin hedefi içsel ölümün bu canlı tecrübesini inkâr etmek değil, aşmaktır.

Diğer yandan, bir genç için ikinci içsel tehdit görünüşte bunun tersidir: Başarı tutkusu, zengin, güçlü, ayakları yere sağlam basan biri haline gelme fikri. Yani anlık yaşamda kendini tüketip bitirme değil, tersine, mevcut toplumsal düzende iyi bir yer edinme fikri. Bu durumda, yaşam, sağlam bir yere sahip olmak için uygulanacak taktiklerin, kurnazlıkların toplamı halini alır; bunun bedeli ise başarılı olmak amacıyla mevcut düzene başkalarından daha iyi itaat etmektir. Bu, hazzın anlık ödüllerine dayalı bir düzen değil, gayet sağlam yapılandırılmış, etkili bir proje düzenidir. Daha anaokulundan itibaren iyi eğitim almaya başlarsınız ve titizlikle seçilmiş en iyi okullarda yolunuza devam edersiniz. (...) Önemli okullar, yönetim kurulları, yüksek fınans, güçlü iletişim araçları, bakanlıklar, ticaret odaları, borsada milyarlarla değer biçilen yüksek teknolojili genç işletmeler...

Aslında, insan gençken, genellikle açıkça farkında olmasa da, kimi zaman birbirine karışan ve çelişen olası iki yaşam yöneliminin tuzağına düşer. Bu iki eğilimi şöyle özetleyebilirim: Kendi hayatını mahvetme tutkusu ile inşa etme tutkusu. Hayatını mahvetmenin nihilist an kültü olduğu söylenebilir. Bunun ifadesi, saf isyan, başkaldırı, itaatsizlik, ayaklanma, kamusal alanların birkaç haftalığına işgali gibi parlak ve kısa yeni kolektif yaşam biçimleri rahatlıkla olabilir. Fakat gördüğümüz, bildiğimiz gibi bütün bunların kalıcı etkisi yoktur, bir yapıdan ve zamana örgütlü hakimiyetten yoksundurlar. No future sloganıyla yürünür. Tersine, eğer kişi yaşamını gelecekte gerçekleştireceği şeye, başarıya, paraya, toplumsal mevkiye, kârlı bir mesleğe, aile huzuruna, güney denizlerindeki adalarda tatillere yöneltirse, bunun sonucu, mevcut iktidar yapısını koruma kültü olur, çünkü kişi yaşamını bu yapının içine olası en iyi konuma yerleştirmiştir."

----------

"...bir anlamda yetişkinlik hem sürekli hem de kısmi biçimde çocukluğun bir uzantısıdır. Yetişkinin bu çocuksulaştırılmasının pazarın gücüyle bağlantılı olduğu söylenebilir; çünkü yaşam, bizim toplumumuzda, belli ölçülerde, satın alma olanağıdır. Ne satın alınacak? Oyuncaklar, elbette; kocaman oyuncaklar, hoşumuza giden ve başkalarını etkileyen şeyler. Çağdaş toplum bize bu nesneleri satın almayı, mümkün olduğunca çok satın alabilme arzusu duymayı emreder. Oysa bir şeyler satın alma fikri, yeni şeylerle -yeni arabalar, marka ayakkabılar, kocaman televizyonlar, güneye bakan apartman daireleri, altın kaplama akıllı telefonlar, Hırvatistan tatilleri, imitasyon İran halıları- oynama fikri, çocukluğun, ergenlik arzularının karakteristiğidir. Bu durum yetişkinler arasında kısmen de olsa geçerli bir şey halini aldığında, genç olmakla yetişkin olmak arasında artık sembolik bir engel kalmamış demektir; bu, yumuşak bir sürekliliktir. Yetişkin, kocaman oyuncaklar satın alma imkânına gençlerden biraz daha fazla sahip olandır. Fark niteliksel olmaktan ziyade nicelikseldir."

-----------

"İnsanın sandığından çok daha fazlasını yapabilir olduğunun farkına varışı; yeni bir kolektif yaşam fikrine yönelik bir harekete katıldığında, okunan bir kitap, dinlenen bir müzik ya da seyredilen bir tabloyla altüst olup kendi içinde sanatsal bir eğilim ortaya çıktığında ya da yepyeni bir bilimsel sorunun cazibesine kapıldığınızda da vuku bulur. Bütün bu durumlarda insan kendinde bilmediği bir kapasiteyi keşfeder."

-----------

"Sizi siz yapan özneyi asla kendi evinizi sağlam bir şekilde inşa ederek gerçekleştiremezsiniz, aynı zamanda kendinize doğru yola çıkmayı da bilmeniz gerekir. Eski ev gelenekten başka bir şey değildir, yola çıkmak eski eve yeni bir olumlama katar. Bu durumda kendi alanınızın yeni bir simgeselleşmesiyle karşılaşırsınız. Gerçek bir ev; düşünce ve eylem macerasının, size terk ettirdiği ve neredeyse unutturduğunda bulabildiğiniz evdir. İçinde her daim kalınan ev ancak gönüllü bir hapishanedir. Hayatta önemli bir şey meydana geldiğinde bu her zaman sizin için gerçek yaşamı oluşturan şeye doğru bir tür yola çıkıştır, köklerinden sökülmedir."

alain badiou

Yorumlar